ÇOCUĞUN KİŞİsEL GELİŞİMİ
--------------------------------------------------------------------------------
Her çocuk güzel bir dünyada yaşama hakkına sahip olarak doğar.
Güzel bir evde yaşamasını sağlamak görevi ise anne ve babaya, daha geniş anlamda aileye ve topluma aittir.
Dünya çocuklarının kaçı güzel bir evde yaşıyor?.....
Güzel bir dünyada yaşadığımızı kim iddia edebilir?.... Şu güzel dünyamız... Seni kaybediyoruz. Duyan yok. Yoksa herkes halinden memnun mu? Memnun musunun?
"İnsanoğlunun en asil sanatı ev yapmaktır", sözünü duymamış olmalısınız. Ölçüsü güzellik, sadelik ve vakar olan ev, insanın yeryüzündeki cennetidir.
Çocuk da böyle bir yuvada gözlerini dünyaya açarsa ilk cennetine kavuşur. Dünyayı güzelleştiren insanlar ancak bu evlerden yayılırlar dünyaya.
Medeniyetimizin en incelikli işlerinden biri de ev üslubudur.
Ev üslubunun kökleri "varlık, hayat ve sanat görüşünde ve felsefenin, inancın özünde var olan bir kainat yaradılış tasavvurunda" mevcuttur. . Evin mimari ve sanat eseri niteliğini belirleyen temel unsurların başında varlığın sonsuz mekan içinde bağımsız ferdiyete sahip unsurların herhangi bir tayin edici, bağlayıcı merkeze tabii olamadan ilave alabilen, açık bütünlükler oluşturmaları sayesinde ekler alabilmesi, "sürekli değişmeye açık olması" anlamını taşıyor.
Hala bir ev düşünüz oluşmadıysa, siz dünyada güzel bir şey oluşturmaktan mahrumsunuz. Yitik cennetinizin peşinde olamazsınız, çocuklarınızda bu güzellikten mahrum kalacak. Aynı zamanda insanın aslî vazifesi olan dünyayı güzelleştirmek görevini yerine getirmemiş olacaksınız.
Siz eğer kendinize güzel bir ev inşa edemiyorsanız, dünyayı güzelleştirmek idealinden vazgeçin..
Güzel evleri yapan ustalar güzel atlara binip gittiler...
Çocuklarınıza anlatacağınız masallardan biri de bu.
Masalı haketmiş ustalara sözümüz yok. Ama hayat devam ediyor. Yeni masallar kurmanın zamanı geçiyor. Dünyamız çirkinlcştikçc direği inceliyor. Kırıldı kırılacak. Oysa yaşıyorsunuz. Varoluşunuzu sorgulamanız gerekir. İçine dolduracağınız hayat kadar büyüyebilen bir ev yapmalısınız..
Güzcl bir ev yapma düşüncenizi, duygunuzu, duyarlılığınızı yıtirdiniz. Hepimiz aynı kaderi yaşadık. Ama yaşıyoruz. Varlık karşısında bizden beklenen çözümlemeyi yerine getirmeden eve yönelemeyiz. Evi oluşturan düşünce, yaşayacağımız mekanın yapılışına katılımı gerektiriyor. Bu şansı elinden alan, evleri balkonu yapan mimarlar, bahçeleri çizmeyi unutan kalemler, ağacı betona tercih eden modern çağın direkleri altında ezildi. .
Bizimle çocuklarımız da aynı kaderi yaşıyor. Hiçbir "açık bütünlük" imkanı olmayan sınırlandırılmış mekanlarda yasak bölgenin içine mahkum ettiğimiz çocuklarımızdan özür dilemeyi hiç düşündünüz mü?
Gittikçe çirkinleşen dünyada işte bu yüzden, çocuklarımızdan çaldığımız güzelliklerden dolayı çelişkiler çoğalıyor. Güzellik kaynaklarının kuruması umutsuzluğun artmasına neden oluyor.' Umudun tükenişinin çocuk da farkında. Çocuklar okuyor, dinliyor ve seyrediyor bu süreçte yaşananları.
Çocuklar için herşey sağlanmış olduğuna göre bu, çocukların mutlu bir çocukluk yaşadıkları anlamına gelmez. Güven duyacakları ortama ihtiyaç duyuyorlar.
Sevgi....
Sevgi yetmez. Sevginin sevince dönüşmesi gerekir. Ailenin herşeyi birlikte paylaşması, birbirini tamamlaması, mekan olarak evinde bu oluşuma adeta kundak olması halinde sevgi sevince dönüşebilir. Sevgi çocuk ruhunu besler.... sevinç ruhu olgunlaştırır.... Sevgi çocuğun büyümesinde ilk şart ise sevinç, çocukluğu mutlu yaşamanın vazgeçilmez şartıdır
Sevgi ve sevincin yaşanmadığı endüstri toplumlarında çöküşün hızlandığı işaret edilerken, çöküşe yol açan nedenler şöyle sıralanıyor:
"Bu tür toplumlar, sevinç ve sevgi öğelerinden yoksundurlar. İnsan sevinç ve sevgi olmadan yaşayamaz. Hayatında bunlardan eser yoksa, bu hastalık doktorun yazacağı bir reçete ile düzelmez.
Evet bu bir fiziksel ölüm nedeni değildir ama sevgi ve sevinç eksikliği insanın canlılığını ve yaşama gücünü azaltır.Canlılığın azalması, sürekli bir içsel sıkıntı ve hiç mutlu olmamak, hep bu eksiklikten kaynaklanır..
Sevgi ye ve sevince ihtiyaç duyuyoruz.. Bütün dünya da duyuyor doğru su. Ailenin yaşadığı mekanlarda sevgiyi sevince dönüştürebiliriz Sevgi sevince dönüşmüyorsa aile içinde iletişimsizlik var dernektir. Anne ve baba tutumlarında aramalıyız çaresini. Değişen çocukluğun bunda önemli rolü bulunduğunu unutmadan iletişimsizliği gidermek gerekir. Güven duygusunun hayatın temel dayanağı haline gelmesi halinde, sevgi ve sevinç mutluluğun kaynağı olabilir. Güzel bir ev düşünün, olmasa da bu mümkün olabilir....
Ailenin yaşadığı mekan olarak ev, günümüzde çocuğun cenneti değil de adeta cehennemi ise.. Ne sevgi, ne sevinç, ne güven.. Hiçbiri kurtaramaz bu evi; çünkü hayatın bu üç değerle ayakta duran mihengi kırılmıştır, etkisiz durumdadır. En küçük odalar çocuklara ayrılmıştır. Evin en geniş alanları, yasaklı bölgeler, kurmaca, gösterişçi alanlardır.
Aileyi düşünürken evi çocuğa göre düşünmeliyiz. Aileden çocuğu soyutlamak, çocuğu hayatın en güzel okulundan mahrum bırakmak anlamına gelir. Hayat bir bütündür. Aile bu bütünlüğü sembolik olarak ifade eder. İnsanı yaş ve cins kategorilerine göre ayıran şekli yaklaşım ise hayatı böler.
Çocuk, kadın, genç, yaşlı ayrımı bu yüzden yapaydır. İnsanı parçalara ayırdığınızda parçalar bütünü oluşturmaz. Aslolan ailedir, ailenin bütünlüğüdür. Hayatın biricik kaynağını aile odaklı duyarlıkla kavrayabiliriz. Güzel bir ev düşünüz olmasa da bunu başarabilirsiniz.
Çocuklar bir evin aynasıdır ve evdeki ahlâkî yapıyı yansıtırlar. Bu açıdan bakıldığında popüler manada "hayırlı evlat" yetiştirmek diye tarif edebileceğimiz eğitim faaliyetinin en önemli unsuru annedir. İyi yetişmiş annelerin iyi ilişki kurdukları çocukları istikbalimizin teminatıdır.
Buradan anlaşılan o ki çocuğun ilk mürcbbisi yani terbiye edeni veya öğretmeni olması münasebetiyle anne, dinini ve irfanını (kültürünü) iyi bilecek ki çocuğunun ruhuna hitabedebilsin.
Anne-çocuk ilişkisinde ikinci safha, çocukla konuşma şeklidir...
Anne-babalar, özellikle anneler, çocukları ile tek kelimelik ve emir cümleleri ile konuşmamaya çok dikkat etmelidirler...............
Onlarla mantıklı, mukayeseli ve seviyelerine göre oldukça fazla kelimelerden kurulmuş cümlelerle konuşmalıdırlar. Böyle olunca çocuğun kelime dağarcığı gelişecek ve buna paralel olarak da zihnî gelişimi mümkün olabilen nihaî noktasına gelebilecektir.
Bir kimsenin kelime hazinesi ne kadar zengin ise, mantığı, muhakemesi ve mukayesesi de o oranda iyidir. Zihnî (Cognitive) gelişmesi mükemmeldir. Çünkü bizler kelimelerle düşünür, düşüncemizi anlatır ve söylenenleri anlarız.
Çocukları küçük görüp küçümseyerek "O da ne anlar' mantığı ile hareket etmek çocuğun zekası, şahsiyeti ve kendine güven duygusu ile sosyal yönünün gelişimi için eğitim adına yapılabilecek en büyük hatadır.
Çocuk-anne ilişkisinde güzel örnek olma açısından yani özdeşleşme yönüyle çok önemli bir özellik vardır...
Annenin çocukla iletişim ve ilişki kurarken tutum ve davranışlarında istikrar ve ahlakîlik fevkalâde önem arzeder. Anne"hayır" diye reddettiği bir isteği, çocuk ağlar diye yapacak olursa ilk taviz verilmiş olur. Bunu hisseden çocuk her istediğini ağlayarak yaptırmaya alışacak ve yapılmadığı zaman huzursuzluk çıkmaya devam edecektir..... Bu çocukta huy oluşturma noktasına kadar gelebilir.....
Çocuğun makul istekleri yerine getirilmeli, her isteği peşinen reddedilmcmelidir.Yaptıkları yanlış, hata veya bir suç karşısında "sevdiğinden uzaklaştırmak, sevmediğine yakınlaştırmak" anlamında ceza verilmelidir.Cezanın sebepleri ayrıca izah edilmelidir.
Çocuklara bir şeyi yaptırırken onlara vaatettiklcrimizi yerine getirmeli ve onları asla kandırmamalıyız....Çocukta ilk gelişen duygular sevgi, şefkal ve bağlılık duygularıdır. Dolayısıyla çocuğun bu duygularının gelişmesine önem verilmelidir.
Yaratıcımızı, dinimizi, vatanımızı, milletimizi kötü ve korkutucu değil, sevdirici, güzel duygularla anlatmalı ve bağlılıklarını sevgi, şefkat merhamet duygulan üzerine bina etmeliyiz.
Özetle belirtmek gerekirse çocuklar bir evin aynasıdır ve evdeki ahlâkî yapıyı yansıtırlar.
Bu açıdan bakıldığında popüler manada "hayırlı evlat" yetiştirmek diye tarif edebileceğimiz eğitim faaliyetinin en önemli unsuru annedir.
İyi yetişmiş annelerin iyi ilişki kurdukları çocukları istikbalimizin teminatıdır.
Ayakları altında cennet olabilecek muhtevaya ermiş annelere her zamankinden daha çok günümüzde muhtacız.....
__________________
6 Eylül 2007 Perşembe
ÇOCUĞUNUZUN KİŞİSEL GELİŞİMİ
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder